Zerhan Gökpınar

Zerhan Gökpınar'dan AKOB'a Mektup


Bir yarışmanın getirdikleri ! 

5 yıldır başarıyla sürdürdükleri Ulusal Oda Müziği Yarışması'nı  bu yıl da aynı özenle gerçekleştiren AKOB Derneği'ne, beni de davet ettikleri ve izleme fırsatı verdikleri  için  teşekkür ediyorum. Aşağıdaki yazıda yarışma ve sonuçlarıyla ilgili tüm bilgiler mevcut, bense gözlemlerimi aktarmak istiyorum, hatta belki de ileriye dönük temennilerimi! AKOB müziğe gönül veren gönüllülerin müzik için çaba gösterdikleri bir dernek, konserler düzenliyorlar, gençlere burs veriyorlar, sponsor bulmak için gecelerini gündüze katıyorlar ve sonuçta hem güzel bir dergi çıkarıyor, hem de bir Ulusal Oda Müziği Yarışması düzenliyorlar, bu da gençlere kendilerini  farkettirmek için bir olanak sunuyor, her ne kadar ben yarışmaların bir insanın başarı ve becerisini kanıtlama olarak, ya da dereceye girmemeyi  başarısızlık olarak  görmüyorsam da, halen yarışmalar müzik camiasında bir müzisyenin geleceğini belirleyebiliyor.

Katılan tüm yarışmacıları kutluyorum, pırıl pırıl gencecik öğrenciler, şu an en verimli yaşlarındalar, bilgilerinin doruğundalar, sadece deneyim kazanıp müzikte ilerleme kaydedecekler, bir başka deyişle hazırlar.
Kayıtları AKOB bana gönderecek ve ben onları radyodaki Notalarla Sohbet programımda dinleyici ile buluşturacağım, özellikle etkilendiğim genç yetenekler oldu, beni çok heyecanlandırdılar. 21. Yüzyılda, müzikte varolma çabaları ve kendini kabul ettirme çok zorlaştığından, müzisyenler değişik arayışlara girince ortaya çok ilginç, daha önce düşünülmemiş enstrüman birliktelikleri çıkıyor, örneğin klarinet-gitar, korno-obua, flüt-arp, keman-arp gibi, 2 nefeslinin olduğu piyanolu triolar da çok başarılı oluyor, bunlardan flüt-arp, keman-arp, gitar-flüt ve 2 tane piyanolu trioyu  yarışmada dinlemek anlamlıydı. Yeniliğe açık olmak, yeniliği getiriyor, burada tutucu olup gençlerin şevkini kırmamak lazım.
Bu konuyu çok iyi değerlendiren bir Yarışma Jürisi vardı, kutluyorum. Bir tek gönlümün kabul etmediği uygulama vardı yarışmada, video kayıtlarından dinledik yarışmacıları, ancak burada söylenecek bir şey yok, zira pandemi nedeniyle canlı performansların olmadığı bir dönemde başvuruların olması, yarışma tarihinin ötelenmesi gibi durumlar nedeniyle video kayıtları sonucu belirledi. Canlı sahne deneyimi her anlamda çok kıymetli, bir; yarışmacı sahne deneyimi kazanıyor, heyecan ve güven kontrolü geliştiriyor, ne kadar çok sahnede çalarsa o kadar çabuk enstrüman hakimiyeti geliştirebiliyor. İki; jüri ve dinleyici ile temas kuruyor, onların sahnedeki varlıklarını hissediyorsunuz ve duygularına, heyecanlarına ortak oluyorsunuz.
AKOB Yöneticileri, seneye yapılacak yarışmanın canlı performans olarak gerçekleşeceğini söylediler ki, bu çok sevindirici. Bir yarışmada katılımcı olmak ne denli heyecan vericiyse, bir yarışmayı izlemek de aynı oranda heyecan verici. Tüm videoları çok dikkatli dinledim, kendimce notlar aldım, dostlarla üzerinde tartıştım ve sonuçta kendimce bir değerlendirme yaptım, sonra da merakla bekledim, bakalım Jüri ile uyuşacak mı, yoksa ters mi düşecektim, bu tatlı bir heyecan, öneririm.  Yarışmanın sonuçları aynen olması gerektiği gibi, 5 dereceye giren yarışmacıların diziliminde aynı düşünmüş olmak da bu yarışmadaki benim ödülüm oldu, sadece sıralamada bir ufacık değişikliğim var o da ilk 3 arasında ki, bu da önemli değil, bir yarışmada  ilk üçe giren  benim gözümde  birincidir. Burada söylemek istediğim bir öneri var, o da yaş sınırı belirlenmeli, 18 yaş altındakiler ile 24 yaşa kadar olanlar arasında bariz bir fark olur, onları ayırmak ve yarışmayı 2 ayrı yaş kategorisinde yapmak 18 yaş altı için daha adil olacaktır, bu benim yarışma ile ilgili temennilerimden bir tanesi.

Diğeri ise, önümüzdeki yıl Türkiye Cumhuriyetinin 100. Yılı'nı kutluyoruz, bu yarışmanın ülkemizin 100 yıllık müzik geçmişini sergileyen bir omurgası olmalı diye düşünüyorum. İşte bu konuda AKOB Dernek Yönetimi ve üyelerine inancım sonsuz, onlar en iyisini düşüneceklerdir. Yarışmada emeği geçen tüm yetkililere ve Dernek üyelerine, arı gibi oradan oraya koşturarak, hiç bir ihtiyacı atlamayarak hepimizi rahatlatan Sevgili Demet Tarlakazan ve Bengü Hadra'nın şahsında teşekkür ediyorum. Bir başka etkinlikte buluşmak üzere, sevgiler, saygılar

Dip Not: Hani diyoruz ya İstanbul'da nitelikli konser salonu yok diye, işte o salonlar Mersin'de, İstanbul'dan daha fazla kaliteli salon var orada, İstanbul için utanılası bir durum.


Zerhan Gökpınar



Top